Dünyada tüketilen tatlı su miktarı ne kadardır ?

Baris

New member
Dünyada Tüketilen Tatlı Su Miktarı: Bilimin Gözüyle ve İnsanlığın Kalbiyle Bir Bakış

Herkese merhaba forumdaşlar!

Geçen gün elimde bir bardak su varken aklıma geldi: Biz bu suyu gerçekten ne kadar “paylaşıyoruz”? Yani dünyada yaşayan milyarlarca insan, hayvanlar, bitkiler, sanayi, tarım… Hepimiz aynı sınırlı kaynaktan faydalanıyoruz. Ama bu kaynağın ne kadarını tüketiyoruz, ne kadarını israf ediyoruz, ne kadarını geri kazandırabiliyoruz? Bu merakla biraz araştırdım, bilimsel verilere ve çevresel raporlara göz attım. Ortaya çıkan tablo hem çarpıcı hem de düşündürücü.

Tatlı Su Gerçekten Ne Kadar “Tatlı”?

Yeryüzündeki toplam su miktarının yaklaşık %97,5’i tuzlu sulardan oluşuyor. Geriye kalan sadece %2,5’lik kısmı tatlı su. Fakat bu %2,5’in bile büyük bölümü buzullar, yer altı suları ya da ulaşılması zor bölgelerde bulunuyor. Dolayısıyla insanlığın doğrudan erişebildiği su oranı, aslında toplam suyun sadece yaklaşık %0,3’ü civarında.

Bu oranı somutlaştıralım: Dünya üzerindeki bütün sular bir kovaya sığsaydı, bizim kullanabildiğimiz su sadece bir çay kaşığı kadar olurdu.

Peki İnsanlık Bu Çay Kaşığını Nasıl Kullanıyor?

Birleşmiş Milletler ve UNESCO’nun “World Water Development Report” verilerine göre dünya genelinde yılda yaklaşık 4 trilyon metreküp tatlı su tüketiliyor. Bunun dağılımı ise oldukça dengesiz:

- Yaklaşık %70’i tarımda (özellikle sulama sistemlerinde),

- %20’si sanayide,

- %10’u ise doğrudan evsel tüketimde (yani içme, temizlik, yemek vb.) kullanılıyor.

Burada asıl dikkat çekici nokta, suyun çoğunun gıdamızı üretmek için kullanılıyor olması. Bir kilogram buğday yetiştirmek için yaklaşık 1.500 litre su gerekirken, bir kilogram sığır eti için bu miktar 15.000 litreyi bulabiliyor. Yani bir hamburger yediğimizde aslında yüzlerce litre suyu “tüketmiş” oluyoruz.

Erkeklerin Analitik, Kadınların Empatik Bakışı

Bu konuda erkek forumdaşlar genellikle veriye ve ölçülebilir sonuçlara odaklanıyorlar. Mesela su ayak izi (water footprint) hesaplamaları üzerinden “hangi ürün ne kadar su tüketiyor” sorusuna yanıt aramak oldukça ilgi çekici. Hollandalı araştırmacı Arjen Hoekstra’nın öncülüğünde yapılan çalışmalara göre, kişi başına düşen ortalama su ayak izi günde 3.000 litre civarında. Bu, bir insanın doğrudan içtiği suyun 1.000 katı kadar fazla.

Kadın forumdaşlar ise çoğu zaman suyun sadece fiziksel değil, sosyal bir kaynak olduğunu vurguluyor. Su kıtlığı, özellikle kadınların hayatını orantısız biçimde etkiliyor. Afrika’nın birçok bölgesinde kadınlar ve kız çocukları günde ortalama 6 kilometre yürüyerek su taşımak zorunda kalıyor. Bu durum, onların eğitim, sağlık ve ekonomik fırsatlara erişimini doğrudan engelliyor. Yani suyun azlığı sadece ekolojik değil, aynı zamanda toplumsal bir adalet sorunu.

Bölgesel Eşitsizlikler: Su Zengini ve Su Fakiri Ülkeler

Tatlı su kaynaklarının dağılımı dünyada oldukça dengesiz.

Kanada, Norveç, Brezilya gibi ülkeler su zengini sayılırken; Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya ülkeleri ciddi su stresi altında yaşıyor. Türkiye ise orta seviyede su stresi yaşayan ülkelerden biri. Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1.300 metreküp civarında — bu da bizi “su fakiri olma eşiği”nin hemen üzerine yerleştiriyor.

Peki bu durum nereye gidiyor?

Küresel nüfus 2050’ye kadar 9,7 milyara ulaşacak ve suya olan talep bugünkünden %55 daha fazla olacak. İklim değişikliğiyle birlikte yağış rejimleri bozulacak, kuraklık artacak ve tatlı su rezervleri daha da azalacak. Yani aynı çay kaşığını, daha fazla kişiyle paylaşmak zorunda kalacağız.

Teknoloji ve Bilim: Çözüm Mü, Yeni Risk Mi?

Gelişen teknoloji suyun verimli kullanılmasında önemli bir rol oynayabilir. Damlama sulama sistemleri, gri su geri dönüşümü, yapay zekâ destekli tarım planlamaları bu konuda umut verici örnekler. Örneğin İsrail, suyun %85’ini arıtıp yeniden kullanan bir ülke olarak dünya lideri konumunda. Ancak teknoloji her zaman eşit erişilebilir değil. Gelişmekte olan ülkelerde bu sistemlerin kurulması için ekonomik destek ve altyapı eksikliği ciddi bir sorun.

Ayrıca suyun ticarileşmesi de başka bir tartışma konusu. Su şirketleri, “şişelenmiş su” sektörünü küresel bir milyar dolarlık pazar haline getirdi. Ancak bu, suyu bir “meta” olarak görme anlayışını güçlendiriyor. Peki su, herkesin hakkı olan bir yaşam kaynağı mı, yoksa piyasanın malı mı olmalı?

Gelecek İçin Ne Yapabiliriz?

- Evde su tasarrufu yapmanın ötesinde, “dolaylı su tüketimimizi” fark etmeliyiz.

- Et tüketimini azaltmak, yerel ve mevsimsel gıdalara yönelmek, su ayak izimizi ciddi oranda küçültebilir.

- Belediyelerin altyapı yenilemeleri, sızıntıların önlenmesi, suyun geri kazanımı gibi sistematik adımlar atması gerekiyor.

- Toplumun her kesiminin — özellikle de çocukların — su bilinci konusunda eğitilmesi hayati önem taşıyor.

Forumdaşlara Soru: Suyun Değeri Üzerine Düşünelim

Sizce suyun geleceği teknolojiyle mi, bilinçle mi korunabilir?

Bir litre suyun fiyatını artırmak insanların tüketimini azaltır mı, yoksa adaletsizlik mi yaratır?

Ve en önemlisi: Suyu gerçekten “paylaşıyor muyuz”, yoksa farkında olmadan birbirimizin payını mı içiyoruz?

Belki de hep birlikte düşünmemiz gereken şey şu:

Bir bardak su, sadece susuzluğu gidermek için değil, insanlığın ortak geleceğini anlamak için de bir aynadır.